Skip to main content

Kent Tarihi Toplantısı ve Aslanlar

Kent tarihi toplantısı ile ilgili bu hafta da yazıp konuyu kapatalım. Toplantılarda, üzerinde çok tartışılması gereken sözler sarfedildi. Aslında bu tartışmanın orada yapılabilmesi daha doğru olurdu ancak bazı konuşmacıların sürelerini iki katından fazla aşmaları zaman sıkıntısı yaratmıştı. Hatta bir iki konuşmacının uzun uzun kişisel hayat öykülerini anlatarak; dinleyicilerin sabrını taşırma noktasına getirdiğini söyleyebilirim.

Kentimiz, tarih araştırmacılığında kendi kendini var etmiş insanlara sahip olduğu için gurur duymalıdır. Ancak, henüz bunun farkında bile değildir. Burada özellikle anmam gereken üç isim Erol Çatma, Ekrem Murat Zaman ve Kadir Tuncer’dir. Tarih konusunda söz söyleyecek yeterliliğe sahip değilim. Ancak konu başlıkları ile anlatılanlar arasında ilgi olup olmadığını çıkarabilecek kadar iyi bir dinleyici ve izleyici olduğumu söyleyebilirim. Buna dayanarak söylemeliyim ki, Kent Tarihi Toplantısında, Kadir Tuncer’in, neredeyse slogan düzeyinde bildiri sunması, çalışmasının bilimselliğine gölge düşürebilir. Konu dışına çıkarak yapılan böyle sunumlar, asıl konuyu dinlemek üzere salona gelenlere karşı saygısızlık olarak değerlendirilebilir ve aynı kişinin bir sonraki sunumuna da olumsuz anlamda yansır. Ekrem Murat Zaman’ın konusuna iyi hazırlandığı belliydi. Ancak bildiri metnini özetlemeden, tamamını yirmi dakikaya sıkıştırmaya çalışması tecrübesizlik olarak değerlendirilebilir. Birkaç yıldır çalışmalarını yakından bildiğim Erol Çatma, her bakımdan işinin hakkını veren bir görüntü sergilemiştir. Diğer dostların koşullarını yakından bilmiyorum ancak Erol Çatma’nın bir yandan SSK emekli maaşı ile geçinmeye çalışırken, bir yandan ekonomik gücünü zorlayarak asıl (orijinal) belgeye ulaşma çabalarını, kaynak gösterme ve bilim etiğine uymadaki titizliğini yakından biliyorum. Bu anlamda Erol Çatma adının gelecekte hak ettiği yeri alacağından hiç şüphem yok. Bizim için asıl “aslanlar” böyle kişilerdir.

Toplantının ilk günü olan 11 Kasım 2005 tarihli, yerel günlük Şafak gazetesinin arka sayfasındaki spor haberlerinde tanıdık iki yüze ait fotoğraf dikkatimi çekmişti. Sayfayı boydan boya kaplayan “Başkandan Veryansın” manşeti altında, Zonguldak Spor Başkanı Ramis Muslu’nun, bu sıfatıyla yaptığı açıklamalar vardı. Aynı zamanda Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri olan Muslu, futbol maçlarına kimsenin gelmediğinden yakınıyordu.

Aynı sayfada dikkatimi çeken diğer haber ise “GMİS’ten destek sözü” başlığını taşıyordu. Bu sefer de Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Rahmi Yaman, İşitme Engelliler Spor Kulübü başkanına maddi destek sözü veriyordu. GMİS’in Zonguldak’ta yardım etmediği kişi ya da kurum yok gibidir. Kent için bu kadar önemli bir kurumun yöneticilerinin, güçlerinin kaynağı olan madencilerin tarihi anlatılırken AKM salonunu doldurmaları beklenirdi. Ne yazık ki, açılış oturumu dışında Kent Tarihi Toplantılarında GMİS ve diğer sendikalardan pek kimseyi göremedik. Aynı şekilde siyasi partilerin temsilcileri de açılış dışında, salonda yoktular.

Kapanıştan önceki “Zonguldak Nereden Nereye” forumunda Zonguldak’ın eski yöneticileri konuştular. Günü gelip de üniformamızı çıkardığımızda, adımızın ya da unvanımızın başına “emekli”, “eski” gibi sıfatlar geldiğinde gördüğümüz saygı, bizim gerçek değerimizi gösterecektir. Toplantıda eski valilerinden Nurettin Turan vardı. Eski Valimiz, TTK’daki işçi sayısının azalmasına karşılık, kentteki üniversite öğrenci sayısının arttığından bahsedip, “…işçi sayısı 10 bin kadar azalmış ama o kadar da öğrenci gelmiş. Demek ki değişen pek bir şey yok” gibi bir cümle kullandı. Ülke bazında düşünüldüğünde, üretim yapan işçi ile tüketim yapan öğrenciyi, sadece sayıları itibariyle karşılaştırmak doğru mudur? Bunun yorumunu okuyucuya bırakalım. Eski belediye başkanlarından Yüksel Aytaç ve İsmail Eşref de konuşmacılar arasında idi ve oldukça bilgilendirici konuşmalar yaptılar.

Toplantının planlanmasından itibaren sekretaryasını yürüten, sunuculuğunu ve fotoğrafçılığını üstlenen emektar dostum Ahmet Öztürk, gönderdiği e-mektupta geçen haftaki yazımı okuduğunu yazmış ve eleştirilerimi kastederek “biz de payımıza düşeni haftaya alacağız anlaşılan” diyordu. Sevgili Ahmet dostum, düzenleyenlerin eleştirilecek yanları, diğer konular yanında çok önemsiz kalıyor.

“Bienal” yerine “toplantı” diyerek anlattığım Kent Tarihi Toplantısı üzerine daha çok yazılabilir ancak toplantının kendisine ilgi duymayan Zonguldak halkı ve her kademedeki yöneticileri, bu yazılara ne kadar ilgi duyar bilinmez. O nedenle burada bitirmekte fayda görüyorum. Son bir söz olarak, toplantıdaki oturum başkanlığı görevine, Ankara’da hastanede yatıyor olması nedeniyle katılamayan, kentimize ait yapıtlar vermiş olan Hamit Kalyoncu’ya geçmiş olsun dileklerimizi iletelim.

Başta Cumhuriyet’in kendisi olmak üzere, Demiryolları, Karabük Demir-Çelik, Sümerbank, Etibank, MTA, Şeker Fabrikaları, 1944’te uçak üretip Hollanda’ya uçak satan, 1952’de kapatılan Etimesgut Uçak Fabrikası ve benzeri kurumlar “sadece çivi çakarak” yapılabilecek kurumlar değildir. Bu kurumların ardındaki zihniyet, modern bilimin ve teknolojinin gereklerini uygulayan zihniyettir. Bilim aydınlığına gözünü kapatıp, ulema bildiklerinin dizi dibine çömenler bunu asla anlayamazlar.


“ULEMAYA DANIŞMAK ve ÇAKILI ÇİVİ”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Denizli’de halka seslenirken, “ulema” sözüne karşı kendisine yüklenen CHP için “…bu ülkede bu zihniyetin çakılı çivisi yoktur” diyor.

Recep Tayyip Erdoğan, Afganistan’da Taliban Lideri Gülbeddin Hikmetyar ile birlikte

Doğru söylüyor!

Başta Cumhuriyet’in kendisi olmak üzere, Demiryolları, Karabük Demir-Çelik, Sümerbank, Etibank, MTA, Şeker Fabrikaları, 1944’te uçak üretip Hollanda’ya uçak satan, 1952’de kapatılan Etimesgut Uçak Fabrikası ve benzeri kurumlar “sadece çivi çakarak” yapılabilecek kurumlar değildir. Bu kurumların ardındaki zihniyet, modern bilimin ve teknolojinin gereklerini uygulayan zihniyettir. Bilim aydınlığına gözünü kapatıp, ulema bildiklerinin dizi dibine çömenler bunu asla anlayamazlar.

Başbakan olmazdan uzun yıllar önce Recep Tayyip Erdoğan, Afganistan’da Taliban Lideri Gülbeddin Hikmetyar ile birlikte. (Fotoğraf http://www.tanyeri.net/haber2.htm adresinden alınmıştır.)

NOT
Bu yazı, 22 Kasım 2005’de Zonguldak’ta çıkan yerel Halkın Sesi gazetesinde yayınlanmıştır.