Skip to main content

Hizmet ve Hezimet

Geçen hafta Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde gerçekleştirilen “V. Ulusal Sinirbilimleri Kongresi”ne katıldıktan sonra ilimizden ayrılan bilim insanlarından ikisi dönüş yolunda geçirdikleri trafik kazasında hayatlarını kaybettiler: Dr. Murat REZAKİ  ve Dr. Günfer GÜRER AYDIN. Aynı kazada yaralanan Dr.  Hatice ÖZDEMİR de Hacettepe Tıp Fakültesi’nde tedavi görmektedir (yazı 15 Nisan 2006’da kaleme alınmıştır). Derin bir acı…

Bener Ünal: İyi bir aile ortamında yetiştiği her halinden belliydi. Saygılı ve sevgi dolu bakışlarını hâlâ hatırladığım, mezun ettiğimizin üzerinden on yıldan fazla zaman geçen makine mühendisi… Bir gün haberlerde, askerde şehit olduğunu duyduğumda içimin nasıl burkulduğunu da dün gibi hatırlıyorum. Şimdi adı, şehitler adına yapılan anıtta yaşıyor. İki hafta kadar önce hükümet binasının önünden sahile inen yoldan geçerken o anıtın altındaki iki satırlık dizenin üst satırındaki harflerin söküldüğünü görmüştüm. Hükümet binasının önü, herhalde hemen onarılır diye düşünmüştüm. Bir hafta sonra tekrar aynı yerden geçerken bu sefer alt satırın da söküldüğünü gördüm (Bakınız: Resim-1). Maden Şehitleri anıtının başına gelenler sanırım buranın da başına geliyordu. Derin bir duyarsızlık…

Fotoğraf sanatçısı dostlar ile bir akşam yemeğinden çıkıp eve giderken, sevgili Nadir’in (Özsoy) arabası ile Emniyet Müdürlüğü’nün altındaki kavşaktan yukarıya döneceğiz, trafik ışıkları yine bozuk. Nadir anlatıyor: “Şu mahalleden, benim tanıdığım en az beş-altı kişi bu kavşakta trafik kazasında can verdi!” Sonra Zonguldak İlköğretim Okulu binası ile Tugay arasında kalan o dar yoldan geçiyoruz. Yanında yaya kaldırımı olmayan, ancak iki küçük aracın yan yana geçebildiği o dar “geçit”. Oradan her gün üniversite öğrencileri ve vatandaşlar yürüyerek geçiyor. Hatta sahildeki Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurtları’nda kalmayan öğrencilerin yurtların bahçesinden üniversiteye geçmelerine izin verilmediğinden, Ereğli tarafından gelen öğrenciler de bu yokuşu çıkmak zorunda kalıyor. Yıllardır huzurumu kaçıran bir yer. Belki ben fazla duyarlıyım…

Eski Zonguldak Belediye binası duvarında, yerel gazetelerden kesilmiş, çoğunda Belediye Başkanı’nın bir eli belinde, diğer eliyle bir yeri işaret eden (bence komik) fotoğrafları yer alan, haber küpürleri sergileniyor. Yapılan işlere saygım var ancak, belediyenin zaten görevi olan işleri yapması bir reklam konusu mudur? Bu arada yaya kaldırımlarının dükkânlar tarafından işgal edilmesine ve özel otopark gibi kullanılmasına engel olun da görelim. Ama iki günlük değil…

Kozlu Belediyesi, Kozlu’dan İncivez’e kadar beton yaya kaldırımı yaptı. İncivez’den, ZKÜ Rektörlüğü arası bekliyor. Kim, niçin bekliyor bilmiyoruz. Üniversitenin iki giriş kapısı arasındaki kaldırımı en az iki kere yazdığımı hatırlıyorum. Zonguldak Belediyesi’nin asfalt ve yaya kaldırımı çalışması rektörlük yakınındaki bankamatiklerde sona erdi. Oradan aşağısı, önceki halinden de kötü ve berbat durumda.

Bir başka tehlikeli bölge de rektörlük yakınındaki bankamatikler ile İşitme Engelliler Okulu arasında kalan yerdir. Eskiden bu iki yeri birleştiren ara yol vardı. Şimdi hem inşaatlar hem de eski sakin yol yerine çok dik ve üstü köprülü bir merdiven ile sağlı sollu dükkanlarla çevrili bir yol haline geldi. (Bu arada kamuya ait yolun üstü özel kişilerce kapatılabilir mi? Belediye bu konuda bir açıklama yapar sanırım.)

Bu iki nokta arasındaki diğer seçenek, Kozlu’dan Zonguldak yönüne giderken yolun sağ tarafına yapılan ancak fiilen kullanılması mümkün olmayan yaya kaldırımıdır. Kullanmak mümkün değildir çünkü zaten otuz metrelik kaldırımda iki kesintili yer vardır ve orada yola inmek durumunda kalınıyor. Ayrıca Kozlu yönünde yürürken kaldırımın başlama yeri bazen, bitiş yeri ise sürekli olarak işgal altında. Üstelik yaya kaldırımının bittiği yer hem çöplük (Resim-2) hem de yolda sürekli duran araçların kaldırım çıkışını kapatmasından dolayı kaldırımdan yürümeye devam etmek mümkün değil (Resim-3). Kaldırımın her iki ucunda araçlar bazen yola doğru iki sıra halinde durduğu için yayalar araba yolunun ortasında yürümek zorunda kalıyor (Resim-4). Kimsenin buna aldırdığı da yok gibi…

Bu ülkenin tüm kişi ve kurumları, genel olarak dünyanın, ülkenin ve yaşadığımız yerin sorunlarına eğilmedikçe, sorunlar her yönüyle tartışılıp ortak çözüm arayışına gidilmedikçe; yöneticilerin başına buyruk çözüm arayışları ve reklam amaçlı icraatları ile ne trafik kazaları, ne terör, ne gürültü, ne hava kirliliği ne eğitim, ne sağlık ne adalet, ne işsizlik… Hiçbir sorun çözüme kavuşmayacaktır. Yani, yapılırken insanın düşünülmediği “hizmet”, insanı “hezimet”ten kurtaramayacaktır.

Bu sorunlara kafa yoran, kendince mücadele veren ancak karşılığında hep tenkit gören duyarlı insanlar, artık, yaşanan acı olaylar karşısında (bu, trafik kazasında ölümle son bulsa bile) duyarsızlaşmaya başlıyor. Bir “insan” olarak bu durum beni ürkütüyor. Duyarsızlaşıyoruz, çünkü yaşadığımız sürece sorunun ne olduğunu ve her olayda aslında nasıl birer taraf olduğumuzu anlatmakta zorluk çekiyoruz. O zaman da kaçınılmaz olarak “ne halin varsa gör” noktasına geliniyor ve bencilleşiyoruz. Beni ürküten de bu. (Fotoğraflar: Mustafa Eyriboyun)

Hizmet ve Hezimet
Resim-1

Hizmet ve Hezimet
Resim-2

Hizmet ve Hezimet
Resim-3.

Hizmet ve Hezimet
Resim-4


NOT
Bu yazı, 18 Nisan 2006’da Zonguldak’ta çıkan yerel Halkın Sesi gazetesinde yayınlanmıştır.