Skip to main content

Ereğli TSO Kandilli’ye Üniversite mi Açacak?

Zaman zaman yerel televizyon haberlerini gönülsüzce dinlediğimi söyleyebilirim. Çünkü haber diye ya yerel yöneticilerin uzun ve genellikle içi boş konuşmaları ya da reklam veren tüccarların, eşraftan birilerinin, başka birilerine dayılanma tarzında konuşmaları verilir. Bu şahıslar da çoğu zaman ya boş konuşur, ya bilmeden konuşur. Hikmetinden sual olunmaz mübarekler, bütün bilgilerle mücehhez olarak gökten zembille inmiş gibidirler. Biz kölelere de onları dinleyip, arada bir “yaşa varol” diye bağırmak ya da en azından söylediklerine inanıyormuş gibi yapıp, abartılı bir şekilde alkışlamak düşer.

Geçen hafta, 17 Şubat 2006 akşamı aklıma gelip de haberleri dinlemek için ert’yi açtığımda haberler başlamıştı. Kdz. Ereğli TSO (Ticaret ve Sanayi Odası) Başkanı Likoğlu, oldukça hararetli bir şekilde üniversite istediklerinden bahsediyordu. İlk bir-iki cümlesini kaçırdığım bu haberin metnini bulurum umuduyla Ereğli TSO’nun internet sitesine baktım. Oradaki metinde teknik branşlı fakültelerin açılması talebi dile getiriliyordu. Tvde bizzat Likoğlu’ndan duyduğum cümleler metinde yoktu… TSO web sayfasındaki Gündem başlığından Yerel Haberler kısmına tıklanınca, Değişim Medya Grubu sayfalarına geçiliyor. Haber, burada; “Üniversite için vakıf kurma çalışmalarından da bilgi veren Likoğlu, Üniversite için en ideal yerin Kandilli olduğunun altını çizerek, “Gelin Ereğli ve Kandilli’yi birlikte kurtaralım”” dedi şeklinde veriliyor ki; tvde duyduklarım da bu sözler idi. Hatta Likoğlu, bu konuları sürekli gündemde tutmadıkları için basın mensuplarına sitemde bulunuyordu­.

Ertesi gün aynı televizyon kanalında, Alaplı’da “Birlik Beraberlik Günü” nedeniyle Kaymakam, Belediye Başkanı gibi protokol mensuplarının konuşmaları içinde yine ilçe protokolünden olan Meslek Yüksek Okulu Dekanı Doç. Dr. Zekai Güner’in konuşmasından bir bölüm verildi. Bu son cümleyi okuyan dostlarım şimdi bana “Sen de mi?” diyecekler. Konu şu: Yüksek Okul Dekanı diye bir kavram yok. Yüksek Okulların yöneticisine “Müdür” ünvanı verilmiştir. Meslek Yüksek Okulu Dekanı değil, Müdürü olmalıydı. Tvdeki haberi okuyanın sözlerinde de da alt yazıda da Dekan diye geçiyordu. Daha önce de başka konularda buna benzer cehalet örneklerine tanık olmuştum. Örneğin aynı tv kanalı, Aralık ayında Ereğli’de düzenlenen “V. Endüstri-İşletme Mühendisliği Kurultayı” açılış konuşması yapan TMMOB Makine Mühendisleri Odası Zonguldak Şubesi Başkanı Atıf Mete’yi, Türkiye Maden Mühendisleri Odaları Birliği Makine Mühendisleri Bölümü Başkanı gibi garip bir şekilde tanıtmıştı. Açık halini bilmedikleri ama uydurdukları kısaltma TMMOB, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin kısa adıdır.

Öte yandan; Ereğli’ye ilk yüksek okul (2 yıllık) 1976’da açılmıştır. 1991’de bulunduğu binayı boşaltması istenmiş, Ereğli’de uygun bina bulunamadığı için Alaplı’ya taşınmak zorunda kalmıştı. Hatta o zamanlar bizler şaşırmıştık. Pek çok kent üniversite açılsın diye vakıf kurup, kulis yaparken Ereğli gibi sanayileşmiş bir ilçe nasıl olur da yüksek okula yer bulamaz diye. Okulun bölümleri Makine, Döküm, Elektronik, Endüstriyel Otomasyon vs. gibi başta Demir-Çelik olmak üzere yöredeki diğer sektörlere de hizmet edecek branşlar idi. Daha sonra Ereğli’ye bir de Eğitim Fakültesi açılmıştır. Eğitim Fakültesi 4 yıllık eğitim verir ve mezunları öğretmen olma hakkına sahiptir. Fakültelerin yöneticilerine de “dekan” denir.

Bu açıklamalar niçin? Yapılan hatalar çok mu önemli? Bir yayın kurumu yani bir iletişim kurumu için “evet çok önemli”. Devletin temellendiği kurumları tanımak, bilmek, temel vatandaşlık bilgisi içine girer. Daha bu bilgiden yoksun kişilerin yaptığı diğer haberlerin güvenilirliği tartışma konusudur. Bir ilçe düşünün ki, eğitim seviyesi, gelir düzeyi Türkiye ortalamasının epeyce üzerinde olsun, Avrupa kentiyiz diye her tarafında flamalar sallansın ama önde gelen kurumları ve bu kurumlarında görev yapanlar genel kültürden dahi yoksun olsunlar. TSO ya da basın yayın kuruluşları, öyle laf olsun diye söz söyleme hakkına sahip değillerdir. Sizleri izleyenler, dinleyenler sizin kullandığınız her sözcüğün özenle seçildiğinden emin olmalıdırlar. Eskiden kasaba politikacıları meydana çıkıp “Size fabrika yapacağız” derlerdi. Şimdi “Size üniversite açacağız” diyorlar. Bu politikacılar halen revaçta. Bunlara destek verenlerin, kasaba “eşraf”ından olmak dışında özellikleri yoksa, kendilerini endüstri kentinin burjuvası zannetme huylarından vazgeçmeleri gerekir. Çünkü özendikleri yere gelmek için bir kütüphane dolusu kitap okumuş olmak gerekir.

Ereğli TSO, elektrik-elektronik elemanlarına ihtiyaç olduğunu söylüyor. Sanırım Türkiye’deki işsizlik oranının diplomalılar arasında daha yüksek olduğunu bilmiyorlar. Oysa sadece Erdemir’e iş için müracaat edip de eli boş dönen teknik elemanların sayısına baksalar yeter. Türkiye’de artık vakıflar üniversite açabiliyor. Üstelik bütçelerinin yarıya yakını devlet tarafından karşılanıyor. İsterseniz bu yolla üniversite açar ve eksikliğini hissettiğiniz branşta eleman yetiştirirsiniz. Ama lütfen artık hiç kimse, üç-beş memur gelir, 5-6 bin öğrenci gelir; ticaret canlanır, kiralar yükselir de yolumuzu buluruz türünden ucuz hesaplarla üniversite istemesin. Ayrıca ne olur önce, başta yayın kuruluşları olmak üzere doğru dürüst maaş verip biraz okuyan, kültür sahibi yani o açmayı düşündüğünüz üniversiteleri bitirmiş elemanlar istihdam ediniz.

Belediye işin şakasında ama…

İki hafta kadar önce az biraz kar yağdı ve buzlanma oldu. Yollar ve yaya kaldırımları buz kaplıydı. Sonra çok hızla yağan kar… Ertesi sabah ve gün boyu mahalle yolları ve yaya kaldırımları temizlenmemişti. Neyse ki kar hızla eridi.
Böyle günlerde insan düşünmeden edemiyor: “Belediye nerede” diye. Neyse ki akşam haberlerinde Belediye Başkanı’nı yerel gazetecilerle şehrin ana caddesinde karda şakalaşır, yuvarlanırken görüp, belediyenin nerede olduğunu öğreniyoruz.
Stadyum tarafında oturan bir arkadaşım, Meslek Lisesi’nden Askeri Gazino’ya kadar olan kısımda yol zemininin çok bozuk olduğunu oysa Vali’nin de her gün o yolu kullandığını söylüyor ve soruyordu: “Görmüyorlar mı acaba?”
Daha önce de yazmıştım, Kanada’da kar yağmaya başladığı an kar temizleme araçları yollara düşüyor. Araba yolları gibi yaya kaldırımları da kardan buzdan temizleniyor. Buzda kayıp düşen birinin belediyeden tazminat isteme hakkı varmış. Bizde artık normal zamanlarda bile sokağa çıkması zorlaşan yaşlı, engelli ve çocukların bir de böyle havalarda halini düşünün. Üzerine bir de anlayışız ve saygısız sürücülerin davranışlarını…
Bu arada İncivez Mahallesi’nden Zonguldak İlköğretim Okulu’na gidip-gelen çocukların ve Üniversite öğrencilerinin her gün kullandığı yaya kaldırımı hala yapılmadı.
Kaç aydır ha bugün yapılır, ha yarın yapılır diye beklediğimiz bu kaldırımın, üniversitenin iki giriş kapısı arasında kalan kısmı, parke taşları altına diye dökülüp, tesviyesi yapılmadan bırakılan kumun inişli çıkışlı olması nedeniyle eskisinden de kötü oldu. Buzlu sabahlarda yürümek mümkün değil. Araba yoluna inip yürümek daha da riskli… Dileriz bir an önce yapılır.

NOT
Bu yazı, 21 Şubat 2006’da Zonguldak’ta çıkan yerel Halkın Sesi gazetesinde yayınlanmıştır.