Yenice-Hasankadı arası, kaç yıldır gidip görmeyi düşündüğüm bir güzergahtı. Zonguldak-Yenice, Zonguldak Kozcağız-Hasankadı arasını biliyordum. Ancak Yenice-Hasankadı arasını bilmiyordum. Hatta o arada yol olduğunu öğreneli daha on yıl olmamıştır.
Hasankadı’nın Emirler mahallesi babaannemin köyü idi. Bizim köy ile arasında orman kaplı Ohları Dağı var. İki köy birbirinden coğrafi olarak tamamen ayrı. Arada gidip gelme olmazdı. Babaannemin 1900’lerin ilk yıllarında gelişi tam bir trajik öykü. Çok küçük çocukken dünyanın ucu zannettiğim, odun taşıyacak ya da tomruk çeken öküzlerin ipini tutacak kadar büyüyüp de odun için gittiğimizde meğer o ormanın ötelerinde sıra sıra başka dağlar, ormanlar olduğunu gördüğümde dünyanın çok büyük bir yer olduğunu anlamıştım.
Eskiden yol yok iz yok. Hasankadı ile bizim köyle arasında hâlâ yok. Araba yolları ya Kozcağız üzerinden ya Yenice üzerinden dolaşarak mümkün. O da kuş uçumu mesafenini on katına yakın yol demek…
Çocukken bir keresinde abim Hasankadı’nın büyük bir yer olduğunu belirtmek için “Orada lokanta bile var” demişti. Tabii ki kıyas noktası bizim köy idi… Nedense o cümle de aklımda öyle durur. Sanırım biraz da o sözün etkisiyle Hasankadı’ya ilkin, köyden abimi ve yengemi de alarak gitmiştim. Kozcağız üzerinden ve sanırım 2000’den hemen önceki yıllar idi.
Ortasındaki anıt ağaç aklımda yer etmiş. Dedim ya birkaç yıldır tekrar gitmek istiyordum. Hem o ağacı göreyim hem Yenice ile arasındaki yolu ve hele hele varsa zirveyi görmeyi çok istiyordum. Yazdan önce bu düşüncemi Erol Çatma ile paylaşmış ve birlikte gitmeyi önermiştim. Çünkü onun çevredeki köyle ve yerleşim yerleri ile ilgili tarihsel bilgisi çok fazla. O anlatmayı ben de dinlemeyi severim.
Hasankadı’da araçtan iner inmez daha üç adım atmadan güler yüzlü bir bey “Hoşgeldiniz” dedi. Meğer oranın Belediye Başkan Yardımcısı, Dilaver ocaklarından emekli bir madenci Hüseyin Akdoğan’mış. Çatma, eskiden beri siyaseten çok iyi tanıdığı Belediye Başkanını falan sorunca muhabbet ilerledi. Hüseyin Bey, kayınbiradenin kahvehanesinde bize ikişer çay ısmarladı. Kendisi, ezan okunması üzerine namaza gitti, biz de yola devam ettik.
Güzergah üzerindeki köylerin her birinde Erol Çatma’nın maden işçiliği döneminden arkadaşları, tanıdığı insanlar vardı. Hasankadı Kozcağız yolunun ortalarında Lazlar¹ diye bir köy adı dikkatimizi çekti. Durup fotoğrafını çekerken köyden biri merak edip bize yaklaştı. Sohbette öğrendik ki, 1952 yılında kan davası yüzünden Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinden göçüp gelenlerin kurduğu bir köy imiş. Adı da oradan geliyormuş.
Çatma o kişiye çevreden tanıdığı isimleri sordu. “O öldü, bu yaşıyor,..” derken çok sevdiği bir ustasının evinin hemen yakınında olduğunu öğrendik. Onlara uğradık. Bahçede, çardakta oturup ikram edilen çaylarımızı içtik ve yola devam ettik… Sırada önce Kozcağız, oradan Kumluca’ya gidip tekrar Kozcağız’a geri dönmek, sonra Çaycuma Belediyesi SEKA Sosyal Tesislerinde akşam yemeği ve ardından Zonguldak’a geçmek vardı.
Gezi Tarihi: 3 Kasım 2018 Cumartesi
¹ Google Haritalar uygulamasında Lazlar Köyü görünmüyor, ancak köyün daha doğusunda Lazlar Camisi adıyla iki ayrı yer görünüyor.