Bu hafta yazmayı düşündüğüm çok konu vardı. Hepsi de birbirinden önemliydi ancak Ankara dönüşü, e-postalarıma baktığımda gördüğüm bir haber hepsinin önüne geçti: “Mevlüt Kırnapçı’ya sürgün”. Mevlüt Kırnapçı, Çaycuma Lisesi’nden benden bir yıl önce mezun olmuş. Okul yıllarından tanışmıyoruz. O’nu tanımam, ikimizin de kültür sanat çalışmaları sayesinde oldu. Yeterince tanıdığımı düşündüğümden, haberi görünce “hak etmiştir!” dedim. Çünkü böyle cezaları ben de çok hak etmiştim ve eski yöneticilerim her seferinde hakkımı vermişlerdi! Nitekim kendisi de sürgüne konu olan suçunu, kendi web sayfasında itiraf etmiş: Bu ülkeyi, insanları ve doğayı sevmek
.
Kendisine destek için imza kampanyası başlatılmış. İmzaya açılan metinde şunlar yazıyor:
“Çaycuma Mimar Sinan İlköğretim Okulu’nda sınıf öğretmeni olarak görev yapan, 26 yıllık öğretmen Mevlüt Kırnapçı, Zonguldak Valiliğince 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 8/C maddesinin kendine verdiği yetkiye dayanarak Ereğli’nin Oğberler beldesine atandı. “Basın yoluyla kaymakam ve valinin görevlerini yapmadığını ima etmek” ve “Devlet memuru olmasına karşın bir siyasi partinin mitingine katılarak siyasi faaliyette bulunmak” suçlamasıyla ¼ oranında maaş kesim cezasına çarptırılan Kırnapçı, bunlar yetmezmiş gibi bir de görev yeri değiştirme cezası aldı
Şair, yazar, tiyatro yönetmenliğinin yanı sıra, çevresindeki haksızlıklara karşı verdiği savaşımı ile de tanınan Mevlüt Kırnapçı, Çaycuma Yeniköy’de bir müteahhidin aleni bir biçimde işlediği doğa katliamı ve yasa dışılığa karşı savaş açmış, bu savaşım sonucunda elde ettiği kazanımlarla devleti büyük ölçüde zarara uğramaktan kurtarmış sorumlu bir yurttaştır. Arkadaşımızın girişimleriyle bir bölümünün önüne geçilen Yeniköy talanı incelendiğinde Zonguldak’taki kimi yetkili birimlerin de içinde olduğu bir ihmal zincirinin varlığı apaçık görülecektir.
Aşağıda imzası olan bizler yukarıdaki nedenleri göz önüne alarak Mevlüt Kırnapçı’nın görev yerinin değiştirilmesinin sıradan bir atama değil, apaçık bir sürgün olduğuna inanıyor, yapılan uygulamanın haksızlıklara karşı çıkanlara verilmeye çalışılan bir gözdağı olduğunu düşünüyoruz. Zonguldak Valiliği’nin insanın vicdanını incitip devlet yurttaş ilişkisinin zedelenmesine neden olacak bu kararından geri dönmesini isterken, kamuoyunu bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.”
Ben bu metnin altına imzamı atıyorum.
Kırnapçı suçunun detaylarını şöyle sıralıyor:
“kuşlar, kelebekler, kertenkeleler, yılanlar, kaplumbağalar, püllenler, hasancık kuşları, salyangozlar, üveyikler, kın kanatlı uç uç böcekleri, karıncalar, mantarlar, kuzukulağı, acıkulak otları, yemşen dikenleri, acımuk elmalar, yaban ayvaları, ağu çiçekleri, bakallar, dimdim kuşları, karaçal dikenleri…”Sizler için ödeyemeyeceğim bedel yoktur!
Bu doğa kıyımı sürseydi, alttaki arı kovanları orada olamayacaktı… Arı kovanlarında biriken balı satarak evine ekmek alan Adem Ağabeyin bir yanı eksilecekti… Şimdi o arı kovanları hala orada ve bal topluyorlar…
Sizin için ödeyemeyeceğim bedel yoktur!
Evet Kırnapçı’nın suçu sabittir! Yurtdışında bal mı yok ithal ederdik be Kırnapçı! Şimdi benim şimdi asıl düşündüğüm kovanların sahibi Adem Ağabeyin tavrı… Adem Ağabeyler kendi sorunlarına sahip çıkmadıkça Mevlüt’ler daha çok sürgün yiyecek. İsimlerinin “Mevlüt, Adem, Mustafa” gibi “anlamlı!” isimler olması onları kurtarmaya yetmeyecektir.
(Mevlüt Kırnapçı’nın web sitesi adresi: http://site.mynet.com/mkirnapci/)